minik piçin notları #3



İşten gelmiş gazetesini okuyor. İş yorgunluğunun üstüne bir de balyoz muhabbetleri bindi, eğer şimdi istersem, yerim paparayı. Bu gün Salı olduğuna göre saat sekiz dedim mi geçecek televizyonun başına Geniş Aile midir nedir onu izlemeye başlayacak. O, osura osura gülmekle meşgulken isterim hemen, arada kaynar diye düşünerekten bekleyeceğiz birkaç saat daha.

Sayılı zaman çabuk geçermiş. Hah! Yesinler… Einstein gibi bir üstat zaman görecelidir dedikten sonra bizim bu atalarımız ne bok yemeye açmışlar ağızlarını anlamıyorum. Bir işe yarayacak ya başlamak bilmedi meret. Bir ara internetten kanalın numarasını bulup aramayı; "Saat kaç oldu, hala yayınlamıyorsunuz amına koyduğumunun dizisini! Yeter lan! Başlasın artık!" diye en içten dileklerimi sunmayı bile düşündüm ama saate baktığımda hala akrep de yelkovan da yedinin üstündeydi. Neyse ki başladı. Babam da oturdu karşısına gözünü kırpmadan izliyor. Bu tuhaf cücüklü çocuk; Cevahir... Hayat denen karıda kalmaya karar veriyor, emir eri Ulvi’ye "Hayat’ta kaldığımı kimseye söyleme lan!" diyor. Ulvi malı da "Öldü mü diyeyim Cevo?" dediği anda babam başlıyor gülmeye. Fırsat bu fırsat atlıyorum hemen:

- "Baba…"
Hala gülme krizinde: "Ha-Ha-Hu-Hi"
- "Ba-Ba…"
Cevabı kesin: "Zu-Ha-Hu-HA!"
Sinirlenmeye başlıyorum: "BaAa-BaAa!!"
- "Ne? Ne oldu?" diyor dudağının kenarındaki salyayı silmeye çalışırken.
- "Beş liraya ihtiyacım var benim."
- "Neden? Ne yapacaksın?"
- "Maaşını alırken devlet de sana bu soruyu soruyor mu?"
- "Devlet dediğin bir şahıs değil ki. Hem zaten ben maaşımı bankadan çekiyorum." İlla ki çokbilmişlik yapacak. Kimin babası!
- "Güzel… O halde izin ver de, ben de parayı alırken bu soruyu duymak zorunda olmadığım bir yerde iş bulayım…"
- "Ne? Necla halan gibi çalışmak mı istiyorsun yani?"
- "Hayır! Beş lira istiyorum. Verecek misin?"
- "Ne yapacaksın?"

Sorusunun cevabını alamayacağını biliyor. En azından kendisinin ne kadar inatçı benimse ondan en az iki-üç-beş kat inatçı olduğumu biliyor da neden hala işi yokuşa sürüyor anlamıyorum. Tamam, evinreisibenimcilik, bendenhabersizhiçbirbokyapılamazcılık oynamak güzel de ben de insanım en nihayetinde!

- "Sorumun cevabı bu değil."
Daha fazla diretmiyor. Sol elini kolçağa destek edip götünün sağ lobunu kurtarıyor koltuktan. Cüzdanı çıkarıp; elliliklerin, yirmiliklerin, onlukların, beşliklerin seks partisini bölerekten en içlerden bir beşlik çıkarıp uzatıyor. Adabımuaşeret namına Hint Fakiri bir babaya sahibim. O kadar parayı gösterdikten sonra tam istediğim meblağı veriyor saygısız. Neyse… Bu da görecek işimi.

Kaya'yla yarınki görüşmemiz uzun sürebilir. Son görüşmemizde tuhaftı biraz. Mutluydu gibi. Ama değildi gibi de. Tuhaftı işte. "Ne bu halin?" diye sorduğumda da bir yanıt vermedi. Direttim yine vermedi. Bizim aramızda bir kural var. Ne bir yerde yazılı bu kural ne de aramızda konuşmuşluğumuz var bunu. Ama kolayla cips bittiği anda konuşma da bitiyor. Kalkıyoruz hemen mal mal dönüyoruz eve. Bu sefer öyle olmayacak. Nevale bittiği gibi gidip yenilerini alacağım ve konuşturacağım onu.

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Sabah saat on sorumlulukları olan insanlar için çok önemli bir zaman dilimidir. Sıcak yataklarını bırakıp işe, okula veya artık ne bok yiyorlarsa oraya giderler. Fakat beş buçuk yaşında ve anne babası çalışan bir adamsanız sabah saat on sadece sabah saat ondur.

Yine her zamanki gibi annem tarafından "sabah yapılan kahvaltının yerini hiçbir şey tutmaz" felsefesiyle sabahın köründe kaldırıldım. Kahvaltıda zorla bayat ekmek yedim. Bu muhabbeti de anlamıyorum anasını satayım. "Önce bayatları yiyelim, tazeleri sonra yeriz" diyor annem. Trajik olansa biz bayatları yerken taze ekmekler de bayatlıyor. Ve annemin yüzünden yıllardır bayat ekmek yiyoruz. Fak (İngilizce Allah kahretsin demek)! Babamlar saat dokuzda çıktılar ve evde yapayalnız kaldım. Normalde vurur kafayı yatar, Kaya’nın okulunun bitmesini beklerim ama bu sefer bu imkânsız bir şey! Üst kata birileri taşınıyor. Çok da beceriksizler. Tak! Tak! Kafam sikildi resmen. Ben gürültüye falan gelemiyorum. Sinirleniyorum, başım falan ağrıyor. Sinirlerimi yatıştırır umuduyla gittim misafir odasına babamın misafirler için hazır tuttuğu Marlboro’lardan yaktım bir tane. Midem bulanana kadar yarısını falan içtim. Yediği dayağın üstüne uyuya kalan çocuk gibi odadaki kanepede uyuya kalmışım sonra. Kalktığımda saat öğlen on ikiye geliyordu. Kaya okuldan ikide geldiğine göre daha iki saatim vardı. Ben de sana olanları yazayım dedim anılık. Şimdi saat bir buçuk olduğuna göre süre bitti. Kaya’ya gidip sorguya çekmem, bu enteresan tavırlarının sebebini öğrenmem lazım. Görüşmemek üzere sağlıcakla kal…

2 yorum:

  1. çok iyi devamını bekliyorum sabırsızlıkla :)

    YanıtlaSil
  2. Dördüncü bölüm gelmiş zaten. Beş de bu gece geliyor :)

    YanıtlaSil